Sayın Başkan, Sayın Meclis Üyeleri,
Bugün bu kürsüde, boya ticareti yapan tüccarların teveccühüyle, hiç seçim kaybetmeden, 33 seneyi aşkın bir süredir çatısı altında bulunduğum, İstanbul Ticaret Odası’ndan ayrılma kararımı açıklamak ve bu vesileyle de son kez, önemli gördüğüm konuları sizlerle paylaşarak veda etmek istiyorum.
Ticari yaşamım boyunca kutsal addettiğim Ahilik felsefesinin bu oda da hayat bulmasını çok arzu ettim, ancak maalesef gördüm ki insanların çoğunluğu, özellikle zayıf karakterli olanları, menfaatlerini her şeyin üzerinde tutuyorlar...
Birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmek, genellikle siyasi kamplaşmalar ve/veya gizlenmiş maddi menfaat hedeflerinde vücut buluyor...
Burada, bilinmeyen, bugüne kadar hiç konuşulmamış bir şeyleri açıklayacak değilim. Zaten yıllardır zaman zaman bu kürsüden meclis üyelerimizi bilgilendirdim, çeşitli dönemlerde yönetim kurullarına da uyarı görevimi yerine getirdim, bu sebeple vicdanen müsterihim...
Ancak benim vicdanen müsterih olmam bu odayı 33 yıldır hiç görmediğim kadar adaletsiz, tarafgir bir biçimde yönetenleri, yani bu yönetimi, sorumluluktan kurtarmıyor...
Maalesef itiraf etmeliyim ki bu yönetimin seçilmesinde dahi; desteği, fikir ağabeyliği olan, seçim sürecinde, bu konudaki tecrübeme istinaden, yön veren bir kişi olarak kendimi affedemiyorum...
Çünkü maalesef insan bu yaşta, bu tecrübeyle dahi aldanabiliyormuş.
Bugün bu odaya, gönül rahatlığıyla veda etmek, arkamda sapasağlam, adaletli, hizmeti şiar edinmiş, büyüklerine saygılı, küçüklerine sevgili, inançlarına gerçekten bağlı, tüccara hizmet eden bir yönetim anlayışı bırakıyor olmak isterdim...
Arkamda, siyasetin gölgesinde ve güdümünde olmayan, amacına ve işlevine uygun bir oda yönetimi bırakmak isterdim...
Lüzumsuz ve kısır çekişmeler yerine, huzurlu ve akılcı bir yönetim anlayışı bırakıyor olmak isterdim...
Yönetenlerin şahsi tercihleri ile yaratılan lüzumsuz kadrolar, danışmanlar yerine akıllı bir personel politikası görmek isterdim...
Odanın, ortağı ya da ilişki içerisinde olduğu kurum ve kuruluşlarda şahsi ilişkilere dayalı yanlış uygulama ve yaptırımların hiç olmamış olmasını dilerdim...
Odanın ihalelerde aldığı rol ve ihalelerin yapılış şeklinin soru işaretlerine muhatap olunmayacak biçimde, gerçekleşmiş olmasını isterdim...
İş gezisi adı altında yapılan amacından uzak, sadece gidenlerin şahsi çıkarlarının ön planda olduğu dış seyahatlerin ve bu seyahatlerde verilen harcırahların gerektiği gibi olmasını dilerdim...
Öte yandan meslek komitesi üyelerine kadar inen dış seyahat furyası, yandaşlara sağlanan promosyondan öteye geçememiştir. Odamız bedava kullanılan bir seyahat acentesi hüviyetine bürünmüştür.
Oda yönetimi tarafından çeşitli kurum ve kuruluşlara yapılan bağış adı altındaki yardımların yine soru işaretlerine mahal bırakmayacak ve odamıza yakışacak bir edep dâhilinde yapılmasını isterdim...
İçeriği kişiselleştirilmiş gazete, kitap, dergi yayınları...
Çeşitli projelere ödenen ama karşılığı alınamayan hizmetler ve aşırı ödeme dedikoduları...
Oda tarafından yapılan bazı yatırımlarla ilgili istihkaklarda sürekli ek ödeme taleplerine muhatap olmak...
İştiraklerle ilgili olarak, gerek kanunen, gerekse nezaket icabı her zaman meclis onayına gidilmesi gibi çok önemli konularda daha hassas olunmasını beklerdim...
Ayrıca bazı yönetim kurulu ve meclis üyelerinin oda çalışanlarına takındığı tutum ve davranış bozukluklarını gözümle görmemiş, kulağımla duymamış, inandığım bazı personelden dinlememiş olmayı dilerdim...
Odalar birliği delegeliğinde 20 yılı aşarak ödüllendirilen tek İTO temsilcisi ve ağabeyiniz olarak kendi odamda da gerektiği biçimde onurlandırılmış olmak isterdim...
Ne mümkün, bırakın onurlandırılmayı, odayı temsilen, Allah rızası için hizmete soyunduğumuz Esnaf Hastanesi olayında mahkemelerde sürünmemizin müsebbibi yine bu yönetim ve onlara maşalık yapan bazı MÜSİAD’lı meclis üyeleridir... Onlara ve onlara yanlış akıl verenlere, özellikle bu süreci yöneten, kayyum heyetinde görev alan kişilere hakkımı helal etmiyorum... Bu böyle biline
Önümüzde seçim var!..
NACE kodlaması bahane edilerek, komitelerin oluşumuna müdahale edildi...
Amaç ne?..
Odanın Avrupa Birliği’ne (AB) uyumu mu?.. Tabii öyle söyleniyor ama esas amaç seçim kazanmak ve bu gücü elden kaçırmamaktır... 33 senelik oda hayatımda böyle düşünenlerin sonradan sükûtu hayale uğradıklarını çok gördüm... Allah doğruların yardımcısı olsun.
Bu benim bu kürsüden söylediğim son sözlerim...
Artık bu sıraları gençlere bırakma zamanı geldi!
Konuşmamı yüce Allah’ımın Kuran-ı Kerim’inden, Nisâ suresindeki iş ve ticaret ahlakıyla ilgili emirlerini unutanlara hatırlatarak bitirmek istiyorum.
İş ve Ticaret Ahlakı, 29-30-31
29: Ey iman edenler! Aranızda karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah sizi esirgeyecektir.
30: Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (Haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (Bilsin ki) onu ateşe sokacağız. Bu ise Allah’a çok kolaydır.
(Karşılıklı rızaya dayanan mal-para-emek-ücret ve mübadele çeşitleri hem fertler hem de onların teşkil ettiği toplum için faydalıdır. Bu sebeple meşrudur. Rızasız ve haksız kazançlar ise geçici refah ve menfaatler sağlamakla beraber, arkasından isyanlar, ihtilaller ve felaketler getirir. Ayet “ başkasının malını” diyecek yerde “ mallarınızı” demek suretiyle Milli Servet mefhumuna ışık tutmaktadır. Mali haksızlıkların getirdiği felaketlerden birisi, belki en önemlisi katildir. Haksızlık ve haram yollardan servet yapmak ferdi ve cemiyet olarak adım adım ölüme gitmek demektir.)
31: Eğer yasakladığımız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.
50 yıllık tüccarlığım boyunca önce kul hakkı, sonra da devletimin haklarına azami hassasiyet göstermiş biri olarak çok şeyler öğrendiğim İstanbul Ticaret Odası’nın çatısı altında bulunmaktan şeref duydum...
Burada bulunduğum süre zarfında kaybettiklerimize, ahrete göçen tüccarlar ve oda personeline Allah’tan tekrar rahmet diliyorum...
Yine bazı değerli hazirun ve oda personeline karşı burada bulunduğum dönemde istemeden de olsa bir hatam olmuşsa onlardan özür diliyor ve bana haklarını helal etmelerini rica ediyorum.
Yeni seçilecek meclis üyelerine ve onların seçeceği yeni yönetime, konuşmamda vurguladığım hataları yaşamadan ve yaşatmadan, birlik, beraberlik içerisinde şimdiden başarılar diliyorum.
Allah vatanımıza, milletimize, dürüst çalışan tüccarımıza zeval vermesin...
Allah’a emanet olun... Allahaısmarladık.
Bugün bu kürsüde, boya ticareti yapan tüccarların teveccühüyle, hiç seçim kaybetmeden, 33 seneyi aşkın bir süredir çatısı altında bulunduğum, İstanbul Ticaret Odası’ndan ayrılma kararımı açıklamak ve bu vesileyle de son kez, önemli gördüğüm konuları sizlerle paylaşarak veda etmek istiyorum.
Ticari yaşamım boyunca kutsal addettiğim Ahilik felsefesinin bu oda da hayat bulmasını çok arzu ettim, ancak maalesef gördüm ki insanların çoğunluğu, özellikle zayıf karakterli olanları, menfaatlerini her şeyin üzerinde tutuyorlar...
Birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmek, genellikle siyasi kamplaşmalar ve/veya gizlenmiş maddi menfaat hedeflerinde vücut buluyor...
Burada, bilinmeyen, bugüne kadar hiç konuşulmamış bir şeyleri açıklayacak değilim. Zaten yıllardır zaman zaman bu kürsüden meclis üyelerimizi bilgilendirdim, çeşitli dönemlerde yönetim kurullarına da uyarı görevimi yerine getirdim, bu sebeple vicdanen müsterihim...
Ancak benim vicdanen müsterih olmam bu odayı 33 yıldır hiç görmediğim kadar adaletsiz, tarafgir bir biçimde yönetenleri, yani bu yönetimi, sorumluluktan kurtarmıyor...
Maalesef itiraf etmeliyim ki bu yönetimin seçilmesinde dahi; desteği, fikir ağabeyliği olan, seçim sürecinde, bu konudaki tecrübeme istinaden, yön veren bir kişi olarak kendimi affedemiyorum...
Çünkü maalesef insan bu yaşta, bu tecrübeyle dahi aldanabiliyormuş.
Bugün bu odaya, gönül rahatlığıyla veda etmek, arkamda sapasağlam, adaletli, hizmeti şiar edinmiş, büyüklerine saygılı, küçüklerine sevgili, inançlarına gerçekten bağlı, tüccara hizmet eden bir yönetim anlayışı bırakıyor olmak isterdim...
Arkamda, siyasetin gölgesinde ve güdümünde olmayan, amacına ve işlevine uygun bir oda yönetimi bırakmak isterdim...
Lüzumsuz ve kısır çekişmeler yerine, huzurlu ve akılcı bir yönetim anlayışı bırakıyor olmak isterdim...
Yönetenlerin şahsi tercihleri ile yaratılan lüzumsuz kadrolar, danışmanlar yerine akıllı bir personel politikası görmek isterdim...
Odanın, ortağı ya da ilişki içerisinde olduğu kurum ve kuruluşlarda şahsi ilişkilere dayalı yanlış uygulama ve yaptırımların hiç olmamış olmasını dilerdim...
Odanın ihalelerde aldığı rol ve ihalelerin yapılış şeklinin soru işaretlerine muhatap olunmayacak biçimde, gerçekleşmiş olmasını isterdim...
İş gezisi adı altında yapılan amacından uzak, sadece gidenlerin şahsi çıkarlarının ön planda olduğu dış seyahatlerin ve bu seyahatlerde verilen harcırahların gerektiği gibi olmasını dilerdim...
Öte yandan meslek komitesi üyelerine kadar inen dış seyahat furyası, yandaşlara sağlanan promosyondan öteye geçememiştir. Odamız bedava kullanılan bir seyahat acentesi hüviyetine bürünmüştür.
Oda yönetimi tarafından çeşitli kurum ve kuruluşlara yapılan bağış adı altındaki yardımların yine soru işaretlerine mahal bırakmayacak ve odamıza yakışacak bir edep dâhilinde yapılmasını isterdim...
İçeriği kişiselleştirilmiş gazete, kitap, dergi yayınları...
Çeşitli projelere ödenen ama karşılığı alınamayan hizmetler ve aşırı ödeme dedikoduları...
Oda tarafından yapılan bazı yatırımlarla ilgili istihkaklarda sürekli ek ödeme taleplerine muhatap olmak...
İştiraklerle ilgili olarak, gerek kanunen, gerekse nezaket icabı her zaman meclis onayına gidilmesi gibi çok önemli konularda daha hassas olunmasını beklerdim...
Ayrıca bazı yönetim kurulu ve meclis üyelerinin oda çalışanlarına takındığı tutum ve davranış bozukluklarını gözümle görmemiş, kulağımla duymamış, inandığım bazı personelden dinlememiş olmayı dilerdim...
Odalar birliği delegeliğinde 20 yılı aşarak ödüllendirilen tek İTO temsilcisi ve ağabeyiniz olarak kendi odamda da gerektiği biçimde onurlandırılmış olmak isterdim...
Ne mümkün, bırakın onurlandırılmayı, odayı temsilen, Allah rızası için hizmete soyunduğumuz Esnaf Hastanesi olayında mahkemelerde sürünmemizin müsebbibi yine bu yönetim ve onlara maşalık yapan bazı MÜSİAD’lı meclis üyeleridir... Onlara ve onlara yanlış akıl verenlere, özellikle bu süreci yöneten, kayyum heyetinde görev alan kişilere hakkımı helal etmiyorum... Bu böyle biline
Önümüzde seçim var!..
NACE kodlaması bahane edilerek, komitelerin oluşumuna müdahale edildi...
Amaç ne?..
Odanın Avrupa Birliği’ne (AB) uyumu mu?.. Tabii öyle söyleniyor ama esas amaç seçim kazanmak ve bu gücü elden kaçırmamaktır... 33 senelik oda hayatımda böyle düşünenlerin sonradan sükûtu hayale uğradıklarını çok gördüm... Allah doğruların yardımcısı olsun.
Bu benim bu kürsüden söylediğim son sözlerim...
Artık bu sıraları gençlere bırakma zamanı geldi!
Konuşmamı yüce Allah’ımın Kuran-ı Kerim’inden, Nisâ suresindeki iş ve ticaret ahlakıyla ilgili emirlerini unutanlara hatırlatarak bitirmek istiyorum.
İş ve Ticaret Ahlakı, 29-30-31
29: Ey iman edenler! Aranızda karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah sizi esirgeyecektir.
30: Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (Haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (Bilsin ki) onu ateşe sokacağız. Bu ise Allah’a çok kolaydır.
(Karşılıklı rızaya dayanan mal-para-emek-ücret ve mübadele çeşitleri hem fertler hem de onların teşkil ettiği toplum için faydalıdır. Bu sebeple meşrudur. Rızasız ve haksız kazançlar ise geçici refah ve menfaatler sağlamakla beraber, arkasından isyanlar, ihtilaller ve felaketler getirir. Ayet “ başkasının malını” diyecek yerde “ mallarınızı” demek suretiyle Milli Servet mefhumuna ışık tutmaktadır. Mali haksızlıkların getirdiği felaketlerden birisi, belki en önemlisi katildir. Haksızlık ve haram yollardan servet yapmak ferdi ve cemiyet olarak adım adım ölüme gitmek demektir.)
31: Eğer yasakladığımız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.
50 yıllık tüccarlığım boyunca önce kul hakkı, sonra da devletimin haklarına azami hassasiyet göstermiş biri olarak çok şeyler öğrendiğim İstanbul Ticaret Odası’nın çatısı altında bulunmaktan şeref duydum...
Burada bulunduğum süre zarfında kaybettiklerimize, ahrete göçen tüccarlar ve oda personeline Allah’tan tekrar rahmet diliyorum...
Yine bazı değerli hazirun ve oda personeline karşı burada bulunduğum dönemde istemeden de olsa bir hatam olmuşsa onlardan özür diliyor ve bana haklarını helal etmelerini rica ediyorum.
Yeni seçilecek meclis üyelerine ve onların seçeceği yeni yönetime, konuşmamda vurguladığım hataları yaşamadan ve yaşatmadan, birlik, beraberlik içerisinde şimdiden başarılar diliyorum.
Allah vatanımıza, milletimize, dürüst çalışan tüccarımıza zeval vermesin...
Allah’a emanet olun... Allahaısmarladık.
0 yorum:
Yorum Gönder